Meşhur Osmanlı saraylarından.
İstanbul’da, Beşiktaş ile Ortaköy arasındaki tepededir. Burada Yıldız
Sarayı’ndan başka pek çok köşk ve kasır vardır. Bütün bu yapılar Beşiktaş’a
oradan da Ortaköy’e kadar uzanan beş yüz bin metre karelik bir sahayı kaplar.
Kânûnî Sultan Süleymân Han zamanında bir av yeri olan bu saha üzerinde ilk inşâ
edilen saray, sultan üçüncü Selîm Han zamanında annesi Mihrimâh Vâlide Sultan
için yapıldı. Babası için de bir çeşme inşâ edilmişti.
Duygu Özbingöllü 03.04.1980 Bursa doğumludur.Kişisel blog sayfasında tarihte yaşamış kişiler hakkında bilgi vermeyi amaçlıyor.
19 Nisan 2012 Perşembe
Valide Sultan
Osmanlı Devleti’nde pâdişâh anneleri
için kullanılan tâbir. Vâlide sultanların resmî ünvânı Mehd-i ulyâ idi. Rivayete
göre vâlide sultan tâbiri ilk defa sultan üçüncü Murâd Han tarafından vâlidesine
verilmiş ve sonra devamlı olarak kutlanılmıştır.
Harem-i hümâyûnun en yüksek makamı
vâlide sultanlıktı. Vâlide sultan, protokolde pâdişâhdan sonra gelirdi. Devlet
içindeki büyük nüfuzlarına rağmen, siyâsetle uğraşanları yok denecek kadar
azdır. Bunun yanında, hemen hepsi hayır işleri ile meşgul olmuşlardır.
Talat Paşa
Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında
yetişen devlet adamı ve İttihâd ve Terakkî fırkası ileri gelenlerinden. İsmi,
Mehmed Talat olup, babası, bâzı kazalarda sorgu hâkimi muavinliği yapan Ahmed
Vâsıf Efendi, annesi Hürmüz Hanım’dır. Aslen Kırcaali’nin Çepelceli köyünden
olup, 1874’de Edirne’de doğdu. İlk tahsîlini, Vize İbtidâî mektebinde gördükten
sonra, Edirne askerî Rüşdiye mektebine girdi. Burayı bitirip, İdâdî mektebine
kaydolacağı sırada mekteb muallimlerinden birini döğdüğü için diploma alamadı.
Daha sonra aldıysa da, kayıt zamanı geçtiği için idâdiye giremedi. On sekiz
yaşındayken babasını kaybetti. Bundan sonra, Edirne posta ve telgraf idaresinde
kâtiplik vazîfesi aldı ve Alyans İsrail mektebinde Türkçe hocalığı yaptı. Mekteb
müdürünün kızından Fransızca öğrendi.
16 Nisan 2012 Pazartesi
Cem Sultan
Fâtih Sultan Mehmed Han’ın küçük
oğlu. 23 Aralık 1459 günü Edirne Sarayı’nda doğdu. Annesinin adı Çiçek Hâtûn
idi. İlk terbiyesini saray hocalarından ve annesinden aldı. Fikrî terbiyesi ve
tahsîli için beş yaşına geldiğinde bir hoca tâyin edildi. Dokuz yaşına
geldiğinde, Kastamonu sancakbeyligine gönderildi (1469). O devirlerde
şehzâdeleri küçük yaşlarından îtibâren Anadolu vilâyetlerine göndermek
usûldendi. Yanlarına vezirlerden biri, lala sıfatıyla verilir ve bu suretle
idarî işler öğretilirdi. Cem Sultan, Kastamonu’da dört sene kaldı. Bu süre
zarfında ilim ve edebiyat tahsiliyle meşgul oldu.
Kaptan-ı Derya
Osmanlı Devleti bahriye (deniz
kuvvetleri) teşkilâtının en büyük âmiri ve donanmanın baş kumandanına verilen
ünvân. Buna Deryâ beyi veya Kaptan
paşa da denirdi.
Kaptân-ı deryâ vezirlik rütbesini
hâiz olup, teşrîfâtta (protokolde) vüzerâ-yı izam (büyük vezirler) arasında yer
alırdı. Arz günlerinde Dîvân-ı hümâyûna gelir, derecesine göre vezirlerin
yanında kubbe altında otururdu. Kaptân-ı deryanın elinde hâkimiyet alâmeti
olarak sedefkârî âsâsı olup, tersanede onunla gezerdi. Bahriye ile ilgili
Dîvân-ı hümâyûna gelen dâvalar kendisine havale olunur, dîvânda muayyen bir
yerde oturup dâvalara bakar ve karar verirdi. Tersaneye geldiği zaman orada da
dâva dinler ve dâva işi nereye âid ise oranın kâdısına buyruldu gönderir, lüzum
hâsıl olursa dâvayı kâdıya da havale ederdi.
İbrahim Müteferrika
Yirmisekiz Çelebizâde Saîd Mehmed
Efendi ile beraber İstanbul’da ilk Türk matbaasını kurarak irfan hayâtımıza
hizmet eden değerli bir zât. 1674 senesinde Macaristan’ın Kolojvar şehrinde
doğan ve kalvenist bir Macar ailesinin oğlu olan İbrâhim Müteferrika’nın,
müslüman olmadan evvelki adı bilinmemektedir. İyi bir eğitim gördükten sonra
râhib olmak üzere protestan kilisesinde tahsîl gördüğü sırada 1692’de Türk
akıncılarının eline esir düşerek İstanbul’a getirildi. İbrâhim Müteferrika’nın
iyi bir ilâhiyât tahsili görmüş olması, İslâm dînini kolayca tanımasına ve kabul
etmesine yardım etti. İslâm dînine girmesi, hayâtının önemli bir dönüm noktası
oldu. Ömrü boyunca İslâm dînine ve ilme hizmet etti.
Hasan Rıza Paşa
Balkan harbi sırasında Işkodra
savunma kumandanlığını yapan Osmanlı paşası. Aslen Kastamonu vilâyetinin Tosya
ilçesinden olan Hasan Rızâ, 1871’de doğdu. Bağdâd ve Kastamonu vâliliklerinde
bulunan Nâmık Paşa’nın oğludur. İlkokulu ve askerî rüşdiyeyi İstanbul’da, askerî
idadiyi Bursa’da okudu. 1889-1892 seneleri arasında Harb okulunda okudu. 1895’de
kurmay yüzbaşı olarak Mekteb-i Erkân-ı harbiye-i şahaneden me’zûn oldu. Burada
kurmay subaylara ders veren Mahmûd Muhtar Paşa tarafından muavin olarak
alıkonuldu. Türk-Yunan harbinde, isteği üzerine Alasonya ordusu Erkân-ı harbiye
riyasetine tâyin edildi ve 7 Ekim 1897’de kolağası (kıdemli yüzbaşı) oldu.
13 Nisan 2012 Cuma
Hasan Rıza Paşa
Balkan harbi sırasında Işkodra
savunma kumandanlığını yapan Osmanlı paşası. Aslen Kastamonu vilâyetinin Tosya
ilçesinden olan Hasan Rızâ, 1871’de doğdu. Bağdâd ve Kastamonu vâliliklerinde
bulunan Nâmık Paşa’nın oğludur. İlkokulu ve askerî rüşdiyeyi İstanbul’da, askerî
idadiyi Bursa’da okudu. 1889-1892 seneleri arasında Harb okulunda okudu. 1895’de
kurmay yüzbaşı olarak Mekteb-i Erkân-ı harbiye-i şahaneden me’zûn oldu. Burada
kurmay subaylara ders veren Mahmûd Muhtar Paşa tarafından muavin olarak
alıkonuldu. Türk-Yunan harbinde, isteği üzerine Alasonya ordusu Erkân-ı harbiye
riyasetine tâyin edildi ve 7 Ekim 1897’de kolağası (kıdemli yüzbaşı) oldu. 21
Ağustos 1898’de binbaşı, 18 Nisan 1899’da kaymakamlığa (yarbaylığa) terfî
ettirildi.
Hafsa Sultan
Yavuz Sultan Selîm Han’ın,
vakfiyeleriyle meşhur zevcesi ve Kânûnî Sultan Süleymân Han’ın annesi. Kırım
Bahçesaray’da doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. Kırım hanı Mengli Giray’ın
kızıdır. 1534 (H. 940) târihinde İstanbul’da vefât etti. Yavuz Sultan Selîm
Han’ın türbesi yanına defnedildi. Sonradan oğlu Kânûnî tarafından üzerine bir
türbe yaptırıldı. Türbesi 1892 yılında yıkılmış, meşrûtiyetten önce yeniden
yapımına başlanmış ise de yarım kalmıştır. Günümüzde bu türbe, temellerine kadar
yıkılmış bir hâlde bulunmaktadır.
Ertuğrul Gazi
Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman
Gâzi’nin babası. Gündüz Alp’in oğludur. Oğuzların kayı boyundandır. Cengiz’in
İslâm memleketlerini talan ettiği sırada, babası, Selçuklu topraklarında yaşamak
üzere kabilesiyle beraber ülkesini terk etmiş, Amu Deryâ’yı geçip Oğuzların
yoğun olduğu Aral havzasına gelmişti. 1220’lerde Horasan’ın kuzey sınırına,
oradan Karakum çölünün güneyine, oradan da Merv yoluyla Ahlat’a ulaşmıştı. Moğol
istilâsının buralara kadar ulaşması üzerine kabilesine daha uygun bir yer arayan
Gündüz Alp, Erzincan’a doğru hareket etmiş, Pasin ovasında Sürmeli çukura
geldiklerinde hastalanarak vefât etmişti.
12 Nisan 2012 Perşembe
Turgut Reis
Büyük Türk denizcisi. Trablusgarb
fâtihi. Osmanlı Devleti’nin Menteşe (Muğla) sancağında, Saravuloz bucağının bir
köyünde 1485 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Veli isminde bir çiftçinin
oğludur. Gençliğinde cirid, güreş, okçuluk gibi spor dallarında gösterdiği
ustalık ve cesaretiyle çevrede tanınıp, Menteşe kıyılarından levend toplayan
Hızır Reis’in (Barbaros Hayreddin Paşa) adamları tarafından seçilerek Cezâyir
levendleri arasına katıldı. Yiğitliğiyle ün saldığından kısa sürede reis oldu.
Şehzade
Türk-İslâm devletlerinde hükümdar
sülâlesinin erkek evlâdı hakkında kullanılan bir tâbir. Osmanlı Devleti’nde de
pâdişâh soyundan gelen erkek çocuklara şehzâde ünvânı veriliyordu.
Şehzâde ve sultanların doğumlarında,
sarayda özel merasimler yapılırdı. Doğum haberi hatt-ı hümâyûnla sadrârazama
bildirilirdi. Doğan çocuk erkek ise, hatt-ı hümâyûnu dârüsseâde ağası, kız ise
yüksek rütbeli bir saray ağası getirirdi. Bu tebliğ üzerine sadrâzam,
şeyhülislâm, vezirler ve teşrifata dâhil devlet erkânı (kazaskerler, yeniçeri
ağası v.s.) saraya giderler ve silâhdâr ağa vasıtasıyla huzura kabul edilirler,
tebrikten sonra hil’at giydirilerek dönerlerdi. Durum toplar atılarak İstanbul
halkına da îlân edilirdi. Ayrıca memleketin dört bir tarafına fermanlar
gönderilir ve mahallin şer’i mahkemelerinde sicillere kaydolunarak toplar atılır
şenlikler yapılırdı.
Ahmed Vâsıf
Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında
yetişen devlet adamı ve İttihâd ve Terakkî fırkası ileri gelenlerinden. İsmi,
Mehmed Talat olup, babası, bâzı kazalarda sorgu hâkimi muavinliği yapan Ahmed
Vâsıf Efendi, annesi Hürmüz Hanım’dır. Aslen Kırcaali’nin Çepelceli köyünden
olup, 1874’de Edirne’de doğdu. İlk tahsîlini, Vize İbtidâî mektebinde gördükten
sonra, Edirne askerî Rüşdiye mektebine girdi. Burayı bitirip, İdâdî mektebine
kaydolacağı sırada mekteb muallimlerinden birini döğdüğü için diploma alamadı.
Daha sonra aldıysa da, kayıt zamanı geçtiği için idâdiye giremedi. On sekiz
yaşındayken babasını kaybetti. Bundan sonra, Edirne posta ve telgraf idaresinde
kâtiplik vazîfesi aldı ve Alyans İsrail mektebinde Türkçe hocalığı yaptı. Mekteb
müdürünün kızından Fransızca öğrendi.
10 Nisan 2012 Salı
Filistin
Hazret-i İsa’nın doğup yaşadığı,
Allahü teâlânın dînini yaymak için ızdırap çektiği yer olması sebebiyle
hıristiyanlarca; kendilerine Allahü teâlâ tarafından vâd edilen yer, ard-ı
mev’ûd olduğu için yahûdîlerce; Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve
sellem) mîrâca yükseldiği ve müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksâ’nın
bulunması sebebiyle de müslümanlarca mukaddes kabul edilen Kudüs’ün de içinde
yer aldığı; kuzeyde Lübnan, güneyde Kızıldeniz, batıda Akdeniz, doğuda Suriye
çölü ile çevrili bölgeye verilen ad.
Edirne Antlaşması
Osmanlı Devleti ile Rusya arasında,
14 Eylül 1829 târihinde Edirne’de imzalanan andlaşma. Rusya 1812 senesinde
Osmanlı Devleti ile yaptığı Bükreş barış andlaşmasından iki yıl sonra
andlaşmanın bâzı maddelerine îtirâz ederek, bir kısım hükümlerin yorumlanması
gerektiğini ileri sürdü. 1814 senesinden beri bu yolda çalışan Rusya,
tehdîdlerde bulundu. Osmanlı Devleti, Mora’da çıkan isyânı bastırdığı sırada,
koyu bir Osmanlı düşmanı olan birinci Nikola, Rus çarı olmuştu. Bu sırada
Osmanlı Devleti’nin başına gaileler açan Yeniçeri ocağı da 1826 yılında
kaldırılmıştı. Yeni ve kuvvetli bir Osmanlı ordusunun kurulmasından endişelenen
Rus çarı birinci Nikola, böyle bir teşebbüse fırsat vermek istemiyordu.
Bosna Hersek
Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki
önemli eyâletlerinden. Balkan yarımadasının kuzey-bat ısında bulunan
Bosna-Hersek’in yüzölçümü 51.027 km2 olup, kuzeyinde Hırvatistan ve
Slovenya, doğusunda Sırbistan, güneyinde Karadağ ile çevrilidir. Bölge halkı,
Oğuz Türklerinin bir kolu olan Peçeneklerden olup, Osmanlı’nın orayı fethinden
sonra topyekün müslüman olan Boşnaklardır. Sonradan müslüman olan Hırvatlara,
Sırplara ve Türk asıllı olup daha önceden ecdadı Bosna’ya yerleşmiş olan
Türklere de Boşnak denilmiştir.
Bayrak
Devletleri temsil eden renk ve şekli
özelleştirilmiş millî alâmet. Arapça râye ve liva kelimelerinin karşılığı olan
bayrak ve sancak, umumiyetle dikdörtgen biçiminde ve kumaştan yapılır. Bayrak
bir milletin varlığının ve bağımsızlığının sembolü, târihinin hâtırasıdır.
Değeri; pamuk, atlas ve ipekten yapılmasına bağlı olmayıp, temsil ettiği
milletin kıymeti ile ölçülür. Devletin hâkimiyetini, bağımsızlığını ve şerefini
temsil ettiği için bayrağa saygı gösterilir. Çok eski zamanlarda kurulan
devletler ve kavimler, bayrak veya bayrağa benzeyen semboller kullandılar. İslâm
târihinde ise hicretin birinci yılından itibaren bayrak kullanılmaya başlandı.
Abdülmecid Han
Babası.................... : Mahmûd
Han-II
Annesi.................... : Bezm-i âlem
Sultan
Doğumu.................. : 25 Nisan
1823
Vefâtı..................... : 25 Haziran
1861
Tahta
Geçişi............ : 1 Temmuz
1839
Saltanat
Müddeti..... : 21
sene
Halîfelik
Sırası......... :
96
Osmanlı sultanlarının otuz birincisi
ve İslâm halîfelerinin doksan altıncısı. Sultan İkinci Mahmûd Han’ın oğlu olup,
25 Nisan 1823 târihinde Bezm-i âlem Vâlide Sultan’dan doğdu. Mükemmel bir tahsîl
gördü ve iyi derecede Fransızca öğrendi. Avrupa’da yayınlanan neşriyatı yakından
tâkib eden Abdulmecîd Han yenilik tarafdârıydı. Babasının 1 Temmuz 1839’da
vefâtı üzerine tahta çıktı.
9 Nisan 2012 Pazartesi
Genç Osman
Babası.................... : Ahmed
Han-I
Annesi.................... : Mâhfîrûz Hadîce
Sultan
Doğumu.................. : 3 Kasım
1604
Tahta
Geçişi............ : 26 Şubat
1618
Şehîd Edilmesi........ : 20 Mayıs
1622
Saltanat Müddeti..... : 4 sene 2 ay 21
gün
Halîfelik
Sırası........ : 81
Osmanlı sultanlarının on altıncısı
ve İslâm halîfelerinin seksen birincisi. Sultan birinci Ahmed Han’ın oğlu olup,
3 Kasım 1604 târihinde Mâhfîrûz Vâlide Sultan’dan doğdu. İyi bir eğitimle
yetiştirildi. Arabça, Farsça, Latince, Yunanca ve İtalyanca gibi doğu ve batı
dillerini klâsiklerinden tercüme yapabilecek kadar güzel öğrendi. Kuvvetli bir
edebiyat, târih, coğrafya ve matematik tahsili gördü. Fâris ve Fârisî mahlâsıyla
şiirler yazdı. 26 Şubat 1618 günü babasının yerine tahta geçen amcası birinci
Mustafa’nın, rahatsızlığı yüzünden tahtı bırakmaya mecbur olması üzerine Osmanlı
sultânı oldu. Tahta geçtiği zaman on dört yaşında idi.
Enver Paşa
Osmanlı Devleti’nin son yıllarında
devlet idaresine hâkim olan İttihâd ve Terakkî partisi ileri gelenlerinden.
Asker ve devlet adamı. Babası nâfia teknisyeni Ahmed Bey, annesi Dilara
Hanım’dır. 1881’de İstanbul’da doğdu. 1922’de Türkistan’da öldürüldü.
İstanbul’da başladığı ilk tahsilini,
babasının Manastır’a tâyini üzerine orada tamamladı. 1894’de Manastır Askerî
Rüşdiyesi’ni, 1894’de Soğukçeşme Askerî İdâdîsi’ni ve 1899’da da Harb Okulu’nu
bitirdi. 1902’de Harb Akademisi’nden kurmay yüzbaşı rütbesiyle me’zun oldu ve
merkezi Selânik’de bulunan üçüncü orduya tâyin edildi.
Lale Devri
Osmanlı târihinde 1718-1730 seneleri
arasındaki döneme sonradan verilen isim. Bu devirde İstanbul’da lâle zevki
artıp, devlet adamları dâhil, İstanbulluların bahçelerinde çeşit çeşit lâle
yetiştirilmesi yaygınlaşınca, şâir ve tarihçiler tarafından bu devre Lâle devri
denilmiştir.
Lâle devri; Osmanlı sultânı üçüncü
Ahmed Han (1703-1730) ve sadrâzam Nevşehirli Dâmâd İbrâhim Paşa zamanında
Osmanlı-Rus-Avusturya-Venedik harplerinden sonra imzalanan Prut ve Pasarofça
andlaşması ardından başladı. Yıllarca süren harpler ve isyânlardan bıkan halk,
antlaşmalardan sonra korku ve endişeden uzak bir hayât sürmeye başladı.
6 Nisan 2012 Cuma
Rodos ve Seferleri
Doğu Akdeniz havzasıyla Ege denizi
ve Boğazlar bölgesi arasındaki yol üzerinde bulunması sebebiyle, târihte büyük
değer kazanan Rodos adası, ada üzerindeki aynı adı taşıyan müstahkem şehir ve
buraya yapılan seferler.
Bilinen târihinden itibaren çeşitli
milletlerin ve son olarak da Bizanslıların hâkim olduğu ada, İslâmiyet’in
doğuşundan sonra daha hareketli bir hâl aldı. Mısır, Suriye ve Anadolu
topraklarına yakınlığı sebebiyle İslâm askerleri adaya bir çok seferler
düzenlediler. İlk olarak hazret-i Muâviye 672 yılında Cünâde bin Ebî Ümeyye
el-Ezdî kumandasındaki bir filoyu adaya gönderip fethettirdi ve İslâm askeri
buraya yerleşti. Bu târihten itibaren sekiz yıl adada kalan bu kuvvetler, 680
yılında halîfe Yezîd’in emri ile geri döndüler.
Prezerve Zaferi
Kapdân-ı
derya Barbaros Hayreddîn Paşa’nın, Andrea Doria komutasındaki haçlı donanması
ile yaptığı deniz savaşı. Savaş, 27 Eylül 1538’de Adriyatik denizinin Arta
körfezi kıyısında Preveze kalesi önündeki açık sularda yapılmış, Osmanlı
donanmasının zaferi ile sonuçlanmıştır.
Üç
kıt’aya hâkim olan Osmanlı Devleti’nin güçlü hükümdarı Kanunî Sultan Süleymân
Han komutasındaki kahraman ordusu, doğu ve batıdaki düşmanlarına karşı zaferler
kazanıyordu. Bu sırada Midilli’de doğup denizlerde büyüyen Barbaros Hayreddîn
Paşa da, Cezâyir sultanlığını elde etmiş olmakla beraber, cihân pâdişâhı
Kânûnî’nin elini öpüp, duâsını almak şerefine kavuşmak saadetine ermişti.
Emir Sultan
Osmanlıların kuruluş devrini yaşamış
olan büyük âlim ve evliyâ. Yıldırım Bâyezîd Han’ın dâmâdı olup, seyyiddir.
Nesebi (soyu) hazret-i Hüseyin’e dayanır. İsmi, Muhammed bin Ali, lakabı
Şemsüddîn’dir. 1368 (H. 770) târihinde Buhârâ’da doğdu. 1430 (H. 833) târihinde
Bursa’da tâûn hastalığından vefât etti. Kendi ismiyle anılan câmi yanındaki
türbesinde medfûndur. Ziyaret edenler mübarek ruhundan feyz almaktadır.
Lala Mustafa Paşa
Kıbrıs fâtihi, Kafkasya’nın fethinde
İran’la yapılan muhârebelerin muzaffer serdârı. Bosna eyâletinin Sokol
(Sokolovici) köyünde doğdu. Sokullu Mehmed Paşa’nın akrabası, İkinci vezirliğe
kadar yükselen Deli Hüsrev Paşa’nın kardeşidir. Ağabeyi Hüsrev Paşa’nın
delaletiyle Yavuz Sultan Selîm Han zamanında Enderûn-ı hümâyûna alındı. Burada
yüksek tahsil ve terbiyesini tamamladıktan sonra altı yıl Kânûnî Sultan
Süleymân’ın berberbaşılığını yaptı. Daha sonra çaşnigîr ve bilâhare mîrahûr
(emîr-i âhûr) olarak Enderûn’un yüksek me’murluklarında bulundu.
Fatih Sultan Mehmed
Babası.................... : Murâd
Han-II
Annesi.................... : Hadîce Âlime-Hüma
Hâtûn
Doğumu.................. : 30 Mart
1432
Vefâtı...................... : 3 Mayıs
1481
Tahta
Geçişi............ : (ilk) defa) Ağustos 1444
(ikinci defa)18 Şubat 1451
Saltanat
Müddeti..... : 31
sene
Yedinci Osmanlı Pâdişâhı ve İstanbul
fâtihi. Sultan İkinci Murâd Han’ın oğlu olup, 30 Mart 1432 Pazar günü Hadîce
Alime-Hüma Hâtun’dan Edirne’de doğdu. Fâtih Sultan Mehmed Han’ın doğum târihi,
bâzı kaynaklarda küçük farklarla değişik rivayet edilmiştir. Bâzı gayr-i müslim
tarihçiler, Fâtih’in annesinin Türk olmadığını iddia ederler ise de, anası Türk
ve müslüman kızı olduğu, ilgili mahkeme kayıtları ile Bursa’daki Muradiye
Câmii’nin yüz metre kadar doğusunda bulunan Hâtuniyye Türbesi’nin 1449 senesinde
yazılmış olan kitabesinin okunması ile isbatlanmıştır. Hadîce Âlime-Hümâ Hâtûn,
İsfendiyâroğulları da denilen Candaroğullarına mensuptur.
5 Nisan 2012 Perşembe
İkinci Viyana Kuşatması
Macaristan, Kânûnî Sultan Süleymân
Han tarafından fethedildiği zaman; halkının ekserisi Macar olan bir mikdâr
arazi, Avusturya arşidükü Ferdinand’ın elinde kalmıştı. Orta Macar arazisi
denilen bu bölge; Osmanlı idaresindeki Macar arazisinin batı tarafından
başlayıp, kuzeybatıdan Erdel sınırına kadar bir şerit gibi uzanan bu toprak
parçasının Tuna’nın dirsek yaptığı hizadan Tisa suyuna kadar dayanan yerlerden
İbaretti.
Birinci Viyana Kuşatması
Mohaç’ta Macaristan ordusunu tamamen imha edip bölgeyi Osmanlı Devleti sınırları içine katan Kânûnî Sultan Süleymân Han, savaştan sonra Budapeşte’ye gelip Macaristan’ın yeni statüsünü tesbit etmişti. Buna göre Macaristan, Osmanlı Devleti’ne bağlı bir krallık olarak bilinen ve Mohaç muhârebesine katılmayan Transilvanya (Erdel) voyvodası Zapolya’ya verilecekti. Nitekim Kânûnî Sultan Süleymân Han 16 Ekim 1526’da Macaristan tacını Zapolya’ya veren târihî fermanını imzaladı ve Budapeşte’de Macaristan tahtına geçirdi.
Selimiye Camii
Sultan ikinci Selîm Han tarafından
büyük Türk mîmârı Mîmâr Sinân’a, Edirne’de yaptırılan meşhur câmi. İnşâasına
1568’de başlanıp, 1575’de tamamlandı. Çevresinde bir de külliye yapılmıştır.
Külliyesi ile birlikte 28.500 m2’lik bir sahayı kaplar.
Mîmâr Sinân, bu câminin yapımına
nasıl başladığını şöyle anlatır: “Sultan Selîm Han, Edirne’yi çok severlerdi. Bu
şehirde büyük bir câmi yaptırmak arzusu ile buyurdular ki: “Öyle bir câmi inşâ
edesin ki, dünyâ durdukça ayakta kalacak, her göreni hayranlığa götürecek ve yer
yüzünde bir eşi olmıyacaktır!” Ben de gidip çalışmaya
başladım.”
Mimar Sinan
Türk’e şeref, cihâna ise yüzlerce
medenî eser veren bir san’atkâr olarak târihe geçen büyük Osmanlı mîmârı. Koca
Sinân diye de anılır. Tahmînen 1490 senesinde Kayseri’nin Ağırnas köyünde doğdu.
Babası Abdülmennân olup, bu ismi sonradan al
mıştır. Yavuz Sultan Selîm Han’ın zamanında devşirme olarak İstanbul’a geldi.
mıştır. Yavuz Sultan Selîm Han’ın zamanında devşirme olarak İstanbul’a geldi.
Burada iyi bir eğitim ve öğretim
gördükten sonra acemi oğlanlar kışlasına verildi. Acemi oğlanlar ocağındaki
gençler çok sıkı bir askerlik eğitiminin yanında bâzı işlerde çalıştırılırlardı.
Bu işler genellikle büyük inşâatlarda çalışmak veya gemilerde hizmet etmekti.
Böylece, bazı acemi oğlanlar bu sırada askerliğin yanısıra bir de meslek
öğrenirlerdi. Mîmâr Sinân neccârlık (marangozluk) mesleğini hayâtının bu
devresinde öğrendi. Acemi oğlanlık devresini dokuz yılda tamamlayan Sinân, 1521
yılında Kânûnî Sultan Süleymân’ın Belgrad seferine yeniçeri olarak katıldı.
Büyük kabiliyeti sebebiyle yeniçerilikte sık sık terfî etmeye başladı. 1522’de
Rodos seferine atlı sekban olarak katılıp, 1526 Mohaç meydan muhârebesinden
sonra, gösterdiği yararlıklar sebebiyle takdir edilerek acemi oğlanlar
yayabaşılığına (bölük komutanı) terfî ettirildi. Daha sonra kapıyayabaşı olup,
1534 Alman ve Bağdâd seferlerine zemberekçi başı olarak katıldı.
Molla Hüsrev
Osmanlı Devleti’nin üçüncü
şeyhülislâmı ve Fâtih Sultan Mehmed Han’ın hocası. İsmi, Muhammed bin Ferâmuz
bin Ali Rûmî’dir. Sivas ile Tokat arasındaki Kargın köyünde doğdu. Doğum târihi
bilinmemektedir. Babası bir Fransız subayı iken müslüman olmuş, kızını Osmanlı
emirlerinden Hüsrev adında bir zâta vermiştir. Babasının vefâtı üzerine eniştesi
Hüsrev Bey’in yanında yetişti ve Hüsrev Kaynı diye çağırıldı. Daha sonra kayını
kelimesi de kaldırılıp Molla Hüsrev adıyla meşhur oldu. 1480 (H. 885) yılında
İstanbul’da vefât etti. Cenaze namazı, Fâtih Câmii’nde kılındıktan sonra
Bursa’ya götürülüp Emir Sultan’ın doğusunda kendi yaptırdığı medresenin
bahçesine defnedildi. Mezar taşında; “Menbâ-ı ilm-ü hüner, Vâris-i ulûm-i
Hayr-ul-beşer, Fâzıl-ı hurşîd-i eser Sâhib-üd-Dürer vel gurer Mevlânâ Muhammed
Hüsrev” yazılıdır.
Dolmabahçe Sarayı
Osmanlı saraylarının en büyüğü ve en
güzellerinden inşâsına sultan Abdülmecîd Han tarafından 1848’de başlanan saray,
1856’da tamamlandı. İstanbul’da denizin doldurulması ile elde edilen ve
Dolmabahçe denilen yerde yapıldı. İnşâ edildiği yerde eskiden pek çok kasr, köşk
ve saray vardı. Koy doldurulmadan önce, Kânûnî Sultan Süleymân Han devrinde
kuzeybatı yamaçlarına inşâ edilen Kasr-ı cihânnümâ, Sâreben denilen Bayıldım
kasrı, sultan üçüncü Selim Han’ın inşâ ettirdiği bir köşk vardı. Koy
doldurulduktan sonra, sultan birinci Ahmed Han’ın av köşkü şeklinde küçük
sarayı, sultan dördüncü Mehmed Han ile sultan üçüncü Ahmed Han’ın sarayları
yapıldı. Eski köşk kaldırılarak yerine sultan birinci Abdülhamîd Han,
kayıkhânelerle birlikte İran üslûbunda ve çinilerle süslü yeni bir saray
yaptırdı. Burada daha önceden yaptırılan Beşiktaş sahil sarayı yıktırılıp,
yerine Dolmabahçe sarayı inşâ edilmiştir. Dolmabahçe sarayının mîmârı, o devrin
meşhur mimarlarından ermeni Gabert Amira Balyan ve oğlu Nikogos Balyan’dır.
Birinci Balkan Harbi
Doksanüç harbi diye bilinen
Osmanlı-Rus harbi sonunda imzalanan Berlin Andlaşması’yla, Osmanlı Devleti,
Balkanlarda önemli mikdârda toprak kaybına uğramış ve Balkan kavimleri için
tâvizler verilmişti. Birinci Meşrûtiyetin îlânıyla kabul edilen Kânûn-i esâsiye
göre kurulan ve daha ziyâde gayr-i müslim ve Türk olmayan milletvekillerinin
etkili olduğu Meclis-i meb’ûsânı, Sultan Abdülhamîd Han, 13 Şubat 1878’de
kapatarak çalışmalarına son verdi. Osmanlı ülkesini, tatbik ettiği çeşitli
diplomasi metotlarıyla dış müdâhalelerden, harb ve anarşiden uzak, otuz üç yıl
idare etti. Ancak 27 Nisan 1909’da İttihâd ve Terakkî fırkası tarafından hal’
edilip, Selânik’e gönderildi. Tahta Osmanlı hânedânının en yaşlı ferdi olan
sultan Reşâd getirildi. Sultan Abdülhamîd Han’ın son sadrâzamı Tevfik Paşa
istifa edince, yerine Hüseyin Hilmi Paşa getirildi.
Akıncılar ve Filek Kalesinin Fethi
Osmanlı Devlet teşkilâtı içinde
sınır bölgelerinde düşman memleketlerine ânî baskınlar tertipleyerek yıpratma
harekâtında bulunan hafif süvari gruplarına verilen isim. Akıncılar, bâzılarının
zannettikleri gibi yağma gayesiyle düşman içine giren ve talanla hayatlarını
geçiren serseriler topluluğu değildi. Pekçoğu Avrupa ve balkan dillerini bilen
akıncılar, akın yapmakla kalmayıp, aynı zamanda düşmanın durumunu, yolları ve
kuvveti hakkında bilgi toplamak gibi istihbarat görevini de yerine getirirlerdi.
Bu görevlerini esâsa bağlayan kânunları vardı.
Ahmed Hamdi Paşa
Osmanlı sadrâzamı. Eski
sadrâzamlardan Melek Ahmed Paşa’nın soyundan gelen ve sadrâzam Hüsrev Paşa’nın
kethüdası olan Yahyâ Bey’in oğludur. 1826 senesinde İstanbul’da doğdu. Tahsîlini
tamamladıktan sonra, 1841’de Bâb-ı âlî’de eski kethüda kaleminde me’mûriyete
başladı. Daha sonra sadâret mektubî kalemine tâyin edildi. 1852’de serasker
mektupçuluğuna getirildi ve on sene sonra Dâr-ı şûrâ-yı askerî dâiresinde âzâ
oldu. Burada 1868 senesine kadar kaldı ve derece derece yükselerek “Recâî”
sırasına girdi.
AHMED TEVHÎD EFENDİ
Osmanlı devri astronomi, matematik
âlimi ve devlet adamı. Babası, İsmâil Hakkı Efendi, Eşref-i Rûmî hazretlerinin
torunlarından Şeyh Mustafa Efendi’nin oğludur. Ahmed Tevhîd Efendi 1802’de
İstanbul’da doğdu. Zamanın önde gelen âlimlerinden olan Kethüdâzâde Arif
Efendi’den aklî ve naklî ilimlerin tamâmını öğrendi. Tahsilini tamamladıktan
sonra serasker-i esbak Bursalı Dâmâd Saîd Paşa’ya kitabçı oldu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)