Macaristan, Kânûnî Sultan Süleymân
Han tarafından fethedildiği zaman; halkının ekserisi Macar olan bir mikdâr
arazi, Avusturya arşidükü Ferdinand’ın elinde kalmıştı. Orta Macar arazisi
denilen bu bölge; Osmanlı idaresindeki Macar arazisinin batı tarafından
başlayıp, kuzeybatıdan Erdel sınırına kadar bir şerit gibi uzanan bu toprak
parçasının Tuna’nın dirsek yaptığı hizadan Tisa suyuna kadar dayanan yerlerden
İbaretti.
Avusturyalılar bu araziyi kendi
menfâatlerine uygun bir idâri teşkilâta bağlamışlar, ayrıca, Erdel sınırı
yakınındaki Kaşav şehrini bölge için bir nevî merkez hâline getirmişlerdi.
Bölgede iyice yerleştikten sonra ağır vergilerle Macar halkını ezen
Avusturyalılar, mezheb ayrılığını bahane ederek katolik olmayanlara zulme
başlamışlardı. Bu baskılara karşı halkı teşkilâtlandıran Macar liderleri ise,
tek tek öldürülüyordu. Köprülü Fâzıl Ahmed Paşa zamanında Avusturya’ya karşı
ayaklanan Macar lideri Tököly İmre, Osmanlı Devleti himayesine girmek istemiş,
fakat devlet Lehistan mes’elesiyle meşgul olduğundan, Avusturya ile sürmekte
olan barışı bozmayıp Tököly İmre’nin isteğini reddetmişti.
Tököly İmre, Avusturyalılara karşı
tek başına mücâdeleye girişti ve kalabalık Avusturya orduları karşısında
dört-beş yıl uğraştı. Avusturya İmparatoru’nun 1681’de umûmî af îlân etmesi
üzerine, yanındakilerin bir çoğunun kendinden ayrılması neticesinde zor duruma
düşen Tököly İmre, kurtuluşu Osmanlı Devleti’ne sığınmakta buldu, İstanbul’a
gönderdiği elçileriyle, Osmanlı himayesine girmek için müracaat etti. Bu sırada
Avusturya’nın tabiî düşmanı olan Fransa kralı on dördüncü Lui de Tököly’e
yardımcı oluyor, mâlî destekte bulunuyor, hattâ Macar milliyetçileri ile Erdel
ve Eflak voyvodalan arasındaki gizli ittifaklara yardım ediyordu. Osmanlı
hükümeti için de asıl gaye Avusturya’nın zayıf düşmesi idi ve siyâsî durum da
buna müsait görünüyordu. Devrin sadrâzamı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, bu
vaziyeti değerlendirerek, Tököly’nin müracaatını ve Orta Macaristan’ın
himayesini kabul etti. Osmanlı Devleti, Orta Macaristan’daki bâzı kaleleri
zaptedip, Tököly İmre’ye verdiği gibi, onu resmen Macar kralı olarak tanıdı.
Fransa, Macarlar ve Osmanlı Devleti
tarafından kıskaca alındığını anlayan Avusturya İmparatoru Leopold, İstanbul’a
elçi göndererek mevcud barışın süresini uzatmak istediyse de, Osmanlı hükümeti,
Yanıkkale’nin iadesi, savaş hazırlıklarının tazmin edilmesi ve Orta Macaristan
milliyetçilerinin serbest bırakılması şartlarında ısrar ettiği için, andlaşmaya
varılamadı.
Sefer hazırlıklarını bitirdikten
sonra, 1683 Nisan ayı başlarında dördüncü Mehmed Han’ın komutasında Edirne’den
hareket eden ordu-yı hümâyûn, 3 Nisan’da Belgrad’ın karşısındaki Zemûn sahrasına
geldi. Pâdişâh buradan ileri geçmeyip, kumandayı Yanıkkale ve Komran kalelerinin
fethi vazifesiyle Kara Mustafa Paşa’ya devretti.
Kumandayı aldıktan bir müddet sonra,
27 Haziran’da İstolni-Belgrad’da bir harb meclisi toplayan Mustafa Paşa, bu
toplantıda Viyana üzerine yürünmesi fikrini ortaya attı. Kırım hanı Murâd Giray
ve Budin beylerbeyi Uzun İbrâhim Paşa’nın aksi fikir beyân etmelerine rağmen,
diğer komutanlar Mustafa Paşa’nın fikrini tasvib ettiler. Çünkü Yanıkkale ve
Komran alınınca sâdece bu kaleler fethedilmiş olacak, Viyana düşürülürse,
Avusturya’nın payitahtı ele geçirilmiş olacağından, bütün Avusturya itaat altına
alınabilecekti.
Toplanan mecliste Viyana üzerine
yürünmesi karârı alınınca, Kara Mustafa Paşa, ordunun Viyana’ya doğru gidişini
dördüncü Mehmed Han’a bir telhisle bildirdi. Telhisi götüren İsmâil Ağa,
Belgrad’a gelerek huzura kabul olunup arızayı takdîm edince, vezîriâzamın
kendisine danışmadan Viyana’yı muhasaraya karar verdiğine hayret eden Sultan;
“Kasdımız, Yanık ve Komran kaleleri idi. Beç (Viyana) kalesi dilde yoktu. Paşa
ne acip saygısızlık edip bu sevdaya düşmüş. Hoş imdi Hak teâlâ âsân getüre.
Lâkin mukaddem (önceden) bildirseydi rıza vermezdim” diye teessüflerini
bildirip, bu emr-i vâkii istemiyerek kabûl etti.
Kara Mustafa Paşa ise, 14 Temmuz
1683’de Viyana önlerine varıp kaleyi kuşattı. Düşmanın kaleye yardıma
gelebileceği yol üzerine Kırım hanı Murâd Giray’ı gönderip, Viyana’ya
gelebilecek yardımları önlemekle, Eğri beylerbeyi Abaza Hüseyin Paşa’yı ise,
altı bin askere serasker yapıp Tököly İmre ile birleşerek Kuzey Macaristan’da
faaliyette bulunmakla görevlendirdi. Hüseyin Paşa, Pojon taraflarında Leh kralı
Jean Sabiesky kumandasındaki büyük müttefik ordusuyla karşılaştı. Tököly imre
kendisine yardım etmeyince, tek başına düşmanı engellemeye kalkışan Hüseyin Paşa
ve kuvvetleri düşmana ağır zâyiât verdirmelerine rağmen, tamamen şehîd oldular.
Buradan Viyana üzerine gelen düşman ordusu, Kırım hanının ihanet edip düşmana
engel olmaması sebebiyle hiç bir mukavemetle karşılaşmadan Viyana yakınlarına
kadar geldi. Kırım hanı, düşmanı arkadan çevirme imkânı varken bunu da yapmayıp
bütün kuvvetleriyle kale önlerindeki ordugâha geldi. 12 Eylül Pazar günü,
bölgeye yakın Alman Dağı gerisinden yürüyen düşmanla, Osmanlı ordusu kuvvetleri
komutanı Kara Mehmed Paşa arasında muhârebe başlayınca, vezîriâzam Merzifonlu
Kara Mustafa Paşa kale kuşatmasının devamı için 30.000 kişilik askeri bırakıp
maiyyeti ve kapıkulu askeriyle bölgeye geldi. Orduyu harb düzenine getirerek
Budin vâlisi İbrâhim Paşa’yı sağ kola, Kırım hanı Murâd Giray’ı ise sol kol
komutanlığına getirdi. Kendisi de merkezde kalacaktı.
Muhârebe başladıktan kısa bir süre
sonra düşmanın ağır top ateşi karşısında tutunamayan İbrâhim Paşa, kısa zamanda
bozulunca, düşman, ordunun içine yol buldu. Sol kanatta ise Osmanlı askeri bütün
şiddetiyle çarpışırken, Kırım hanı tatar kuvvetleriyle kaçmaya başlayınca onlar
da sarsıldı. Bu durumda, iki taraftan çenbere alınmaya başlanan Kara Mustafa
Paşa’nın merkez kolunda panik başladı. Durumu sezen Leh kralı Sobiesky bütün
gücüyle sancak-ı şerif üzerine yürüdüyse de serdâr-ı ekrem Kara Mustafa Paşa
yerinden kımıldamayıp beş-altı saat mücâdele etti. Kale etrafındaki askeri de
savaşa sokup, maiyyetiyle beraber kıyasıya çarpışmaya başladığı sırada, yanında
bulunan silâhdâr ağası Osman Ağa’nın; “Efendim, lutf ve kerem et. İş işten
geçti. Senin vücûdun askerin ruhudur. Feda olmakla asker felâkete uğrar, buyrun
gidelim” diye yalvarması üzerine sancak-ı şerifi alıp, Yanıkkale taraflarına
çekildi. Burada, savaşta ilk bozulup kaçanları yakalatıp gerekli cezâlara
çarptırdı. Dağılmış olan ordu efradını topladı. Sonra Budin’e gelip, tehlikede
kalan çeşitli kalelere takviye kuvvetler sevketti. Yeni Budin beylerbeyi Kara
Mehmed Paşa’yı 30.000 kişi üzerine serdâr tâyin edip düşman üzerine gönderdi.
Sevk ve idare kabiliyeti yüksek,
soğukkanlı bir komutan olan Kara Mustafa Paşa, Viyana önlerindeki
muvaffakiyetsizlikten dolayı üzgün olmakla beraber, fena durumu düzeltmeye
çalıştı. Aldığı tedbirlerle perişanlığı önleyerek kısa zamanda ordudaki
disiplini sağladı. Viyana önlerindeki mağlûbiyet, dördüncü Mehmed Han’ın Kara
Mustafa Paşa’ya karşı beslediği itimâdı sarsmadı. Hattâ ona kılıç ve kaftan
göndererek gönlünü aldı. Fakat bir süre sonra Kara Mustafa Paşa’nın muhalifleri
Pâdişâh’ın çevresinde hummalı faaliyetlere giriştiler ve kısa zamanda Pâdişâh’ı,
Viyana hezimetinin yegâne müsebbibinin Kara Mustafa Paşa olduğuna inandırdılar.
Böylece devrinde, hezimetin kayıplarını telâfi edebilecek tek şahıs olan
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Belgrad’da îdâm edildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder