19 Nisan 2012 Perşembe

Yldız Sarayı


Meşhur Osmanlı saraylarından. İstanbul’da, Beşiktaş ile Ortaköy arasındaki tepededir. Burada Yıldız Sarayı’ndan başka pek çok köşk ve kasır vardır. Bütün bu yapılar Beşiktaş’a oradan da Ortaköy’e kadar uzanan beş yüz bin metre karelik bir sahayı kaplar. Kânûnî Sultan Süleymân Han zamanında bir av yeri olan bu saha üzerinde ilk inşâ edilen saray, sultan üçüncü Selîm Han zamanında annesi Mihrimâh Vâlide Sultan için yapıldı. Babası için de bir çeşme inşâ edilmişti.

Sultan İkinci Mahmûd Han bilhassa yaz aylarında Yıldız tepelerine giderek Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye ordusunun orada yaptığı tâlimleri tâkib ederdi. 1834-1835 senelerinde bu tepede bir köşk inşâ ettirdi. Sultan Abdülmecîd Han ise, 1842’de annesi Bezmiâlem Vâlide Sultan için Kasr-ı Dilküşâ adıyla yeni bir köşk yaptırdı.
Sultan Abdülazîz Han devrinde ise, Büyük Mâbeyn Köşkü, Çit Kasrı, Malta ve Çadır Köşkleri inşâ edildi. Bu köşklerle Yıldız’ı Çırağan Sarayı’na bağlayan köprü yaptırıldı. Sultan Abdülazîz Han, Yıldız Sarayı’nı devamlı merkez olarak kullanan ilk pâdişâh oldu.
Yıldız Sarayı ve çevresine en çok ehemmiyeti sultan İkinci Abdülhamîd Han gösterdi ve burayı büyük bir site hâline getirdi. Etrafı duvarla çevrilen arazi içine mesken olarak kullanılan binalardan başka, müze, kitaplık, eczâhâne, hayvanat bahçesi, mescid, hamam, tamirhane, marangozhane, bıçkıhane, kilithâne, demirhane, ayar atölyesi ve çini atölyesi inşâ edildi. Sarayın en hareketli günlerinde on iki bin kişinin barındığı olurdu. Yine bu devrede Bâb-ı âlî Yıldız’a taşındı, hükûmet kelimesi ile Yıldız aynı şeyi, ifâde eder oldu.
Yıldız Sarayı sitesindeki en büyük bina, sultan Abdülazîz Han’ın emriyle dinlenme köşkü olarak inşâ edilen Büyük Mâbeyn’dir. Büyük târihî olaylara sahne olan Büyük Mâbeyn’de elçilerin yanısıra Avusturya-Macaristan veliahdı arşidük Rudolf, Almanya imparatoru Wilhelm misafir edilmiştir.
İkinci büyük bina Çit Kasrı’dır. Sultan Abdülazîz Han zamanında yaptırılan bu binada da Büyük Mâbeyn’den ayrı olarak elçiler kabul edilirdi. Küçük Mâbeyn ise, sultan İkinci Abdülhamîd Han tarafından dinlenme ve çalışma dâiresi olarak inşâ ettirildi. İki kattı ve kâgir olan bina, sultan Vahideddîn Han’a kadar aynı maksatta kullanıldı. Bu binanın en mühim hususiyeti, sultan Abdülhamîd’in tahttan indirildiğine dâir karârın tebliğ edildiği yer olmasıdır (Bkz. Abdülhamîd Han-ll).
Asıl saray kısmında yukarıda sayılan binalardan başka, müze, kütüphâne, silâhhâne ve Kaskat Köşkü gibi yapılar da mevcuttur.
İç bahçe ise tabiî güzelliklerin hâkim olduğu bir korudur. Her çeşit ağacın ve renk renk çiçeklerin bulunduğu bahçedeki havuz, buraya ayrı bir güzellik vermektedir, iç bahçede bulunan Cihânnümâ Köşkü, üç katlı olup, bütün Marmara’ya ve Boğaziçi’ne hâkim bir görüş açısı vardır.
Dış bahçe bugün Yıldız Parkı olarak isimlendirilen arazidir. Osmanlı Devleti zamanında sarayda yaşayan hanımların dinlenmek, gezmek için kullandıktan bu koruda, bir çok köşk bulunmaktaydı. Bunların en önemlileri olan; Bahçıvanbaşı Köşkü, Tâlimhâne Köşkü, Acem Köşkü mâlesef yıkıldı. Çadır, Malta ve Şâle köşkleri ayakta kaldı.
Yıldız Parkı’nda köşklerden başka, çini atölyesi, marangozhane, tamirhane, bıçkıhane, dökümhane ve ayar atölyeleri vardı. Bunlardan bugün ayakta kalabilen ve 1896’da kurulmuş olan Yıldız çini atölyesi memleketimizde kurulan ilk fabrikasyon porselen imâlâthânesidir. İmâl ettiği kıymetli porselenlerle dünyâca meşhur bu fabrika, Birinci Dünya savaşı sırasında kapatılmıştır.
Abdülhamîd Han’ı tahttan indirmek için İstanbul’a Bulgar çeteleri ile birlikte gelen Hareket ordusu tarafından Yıldız Sarayı ve çevresi 1909 yılında yağma edildi. Bu esnada pek çok târihî eser çalındı. Saltanat arabası dâhil, çok kıymetli pek çok eşya parçalanıp taksim edildi (Bkz. Otuzbir Mart Vak’ası).
Yağma ve tahribden arta kalan taşınabilir eserler, Cumhuriyet’ten sonra diğer saraylara dağılmış, kütübhânede bulunan eserler de, İstanbul Üniversitesi kütübhânesine nakledilmiştir.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder